Dörtyol Doğuş Medya Yeni Doğuş Gazetesi

Son dönemde depremde evini ve işyerini kaybetmiş, kirada kalan yada konteyner kentte yaşama tutunmaya çalışan vatandaşlarımız ile ilgili yanlış gözlemler ve sözler söylendiğini duymaya başladım. 

Sanki burada yaşayan insanlar gariban fakir acınacak durumda sığınmacı gibi bakışlar oluşuyor. Devletin parasını yiyen, ekmek elden su gölden geçinen kişilermiş gibi bir algı dönüyor ortamda. Okullarda öğrenciler arasında bile sen konteynerde kalıyorsun nasıl böyle giyiniyorsun gibi aşağılayıcı tabir kullanan sınıf arkadaşları onları rencide etmenin gayretine düşmüşler.

Öncelikle bundan altı ay önce o insanlarında evleri işleri düzenli gidip geldikleri okulları vardı. Giyimlerinin iyi olması neden birilerine dokunuyor. Ne yapsınlar konteynerde kalıyorlar diye yırtık eski elbiselerle mi dolaşsınlar? Peki Onlar böyle dolaşınca onları fakir garip diye küçümseyen, kendilerini zengin statüsünde görenler utanç duymayacaklar mı? Hani vaaz veren, abdestten namazdan geri kalmayan sonrasında da kalkıp insanları sınıflara ayırmaktan geri kalmayan, kendilerini yukarda görüp başkalarını küçümseyen zihniyetteki kişilere bir soru sormak istiyorum.  

Hani siz İslamı iyi bilirsiniz, başta örtü elde tesbih çekersiniz ya, kimin Müslüman kimin kâfir olduğuna karar verirsiniz ya; hiç beğenmediğiniz din düşmanı kabul ettiğiniz İsrailoğullarının neden Allah tarafından lanetlendiğini biliyor musunuz?  Yada kaçınız biliyor.

Ben açıklayayım. İsteyen Kur’an-ı Kerimi açıp araştırabilir. İsrailoğulları kendileri her zaman üstün ırk görmüş, istedikleri kişiler olmayınca istemedikleri Peygamberleri dahi öldürmüş (Hz Yahya Aleyhisselam), en sonda bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V) neden bizim soyumuzdan değil de Arap soyundan geldi diye asi oldukları için lanetlendiler.  Allahüteala onların hesabını ahrete bıraktı.

Ben hoca değilim vaaz vermek de haddim değil kimse yanlış anlamasın ama ayrımcılık ve bölücülük yaptıkları için lanetlenen bir kavimdi İsrailoğulları.

6 Şubatta deprem olduğundan bu yana depremzedelere söylenmeyen kalmadı. Yanlış anlaşılmasın ama deprem felaket değil de rahmet olarak bile göründü.

Şimdi yine bir soru soracağım. Aynı deprem İsrail’de olsaydı, Türkiye yardım gönderseydi, oradaki yaraları sarsaydı, der miydiniz felaket değil rahmet İsrail’e yardım yapılamaz. Onlar din düşmanı diye ayaklanır mıydınız?  Emin olun hiç biriniz demezdi. Hatta depremin Müslümanı gâvurumu olur diye desteklerdiniz. Peki kendi vatandaşınıza yapılınca eden küçümsüyorsunuz? Dışlıyorsunuz?

Halen artıcılar devam ediyor.  Bir sabah uyandığınızda sizin aynı konumda olmayacağınıza garantiniz var mı?

Ben kendim vergimi öderim, vergimle bu insanların ihtiyaçlarının karşılanmasından mutluluk duyarım.  Ancak neye ihtiraz ederim biliyor musunuz?

‘Devletin malı deniz yemeyen keriz’ mantığı ile evi hasarsızken, evinde kalıyorken sırf kâr etmek, birikim yapmak için adamını bulup bu depremzedelere verilen haklardan faydalananlara itiraz ederim. Yolsuzlukla hile ile devlet içerisine yerleşmiş gizli fetöcülerin benim vergimle benden daha iyi bir hayat sürmesine itiraz ederim.

Eğer gerçekten dedikodu yapacaksanız bunların dedikodusunu yapın. Hesap soracaksanız depremzedelere yapılanlardan önce haksızca kazanç elde edenlerin hesabını sorun.  

Yada hiç birini yapmayın, siz gidin CHP ezanı Türkçe okuttu biz Müslümanlıktan çıktık diye 80 yıl öncesini yaşayın, AK Parti zam üstüne zam yapıyor iyi oldu oy verenlere diye ayrımcılığa devam edin. Olmazsa ezan Türkçe okundu Hatay Fransa’da iken dini daha iyi yaşıyordu diye Halil Konakçı’yı destekleyenler eleştirenler olarak ikiye ayrılın. Ama lütfen depremzedelerin bir yıl alacağı yardımlardan elinizi çekin. Ben o insanların birçoğunu tanıyorum. İnanın hiç biri durumdan memnun değil, ancak görgüsüz ayrımcı da değiller. Zaten deprem yıktı, sizlerde bu kalpleri incitmeyin. Çocuklarınızı da uyarın incitmesin o temiz kalpleri.

Rabbim zorda olan kullarını kendinden başka kimseye muhtaç etmesin.

Yeni bir köşe yazısında buluşana kadar Hoşça kalın…