DEPREMİN HUKUKİ SONUÇLARI

Merhaba sevgili okurlar…Bugün sizlere hepimizin 6 Şubat sabahı uyandığı ve hala yıkıcı etkilerini sürdüren deprem felaketinden bahsedeceğim. Öncelikle hayatını kaybeden tüm insanlarımıza Allah’tan rahmet ve geride kalan yakınlarına sabır diliyorum. Ayrıca maddi veya manevi fark etmeksizin depremden etkilenen tüm insanlarımızın üzüntüsünü paylaşıyorum. Burada kullanacağım kelimeler acımızı tarif edemez biliyorum. Hatta bu yüzden uzun süredir bu yazımı ertelediğimi de söyleyebilirim. Ancak yine de acımızı paylaşmak ve biraz olsun umut kaynağı olabilmek niyetiyle yazmaya başladım.

     Genel hatlarıyla depremin hukuki sonuçlarına değinmek ve merak eden tüm insanlarla edindiğim bilgileri paylaşmak istiyorum. Hayatımızı bu denli etkileyen bir doğal afetten bahsetmeden önce depremin diğer tüm doğal afetlere nazaran hukukta daha özerk ve sorumlulukların yüksek olduğu bir alana sahip olduğunu söyleyebilirim. Bugüne kadar mevzuattan ve şahsi araştırmalarımdan edindiğim bilgileri sizlere aktaracağım. Bu hususta yazılacak ve aydınlatılacak çok konu olduğu için bunu tek yazıda tamamlamak imkansız görünüyor. Ama elimden geldiğince yazılarımda bu konuya değineceğim uzunca bir süre. Depremden etkilensin veya etkilenmesin her vatandaşımızın okumasını istediğim bir kaynak var. O da Türkiye Barolar Birliği tarafından yayımlanan “Depremzedeler İçin Hukuk Rehberi” isimli kaynaktır. Ben bu yazımda depremin ceza hukuku alanındaki etkilerinden bahsedeceğim. Ayrıca özel hukuk, idare hukuku, sağlık hukuku ve vergi hukuku alanındaki etkilerinden de diğer yazılarımda bahsedeceğim.

       Ceza hukuku tüm hukuk türleri arasında her zaman önceliklidir. Çünkü hayatta her zaman en önemli olan insandır, doğadır. Ceza hukuku insanı ve doğayı tüm unsurlarıyla koruyabilmek ve bir arada tutabilmek  adına vardır. İnsan ve doğa birbirinden ayrı düşünülemeyecektir. Binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine, yaralanmasına sebep olan depremden sonra hukuki olarak ilk işlerlik kazanması gereken kısım da ceza hukukudur. Her ne kadar bu bir doğa olayı olsa da bunun sonuçlarını bu kadar ağırlaştıran cezai sorumluluk doğuran durumlar vardır. Deprem sonucunda göreviyle ilgili ihmali bulunduğu mahkemelerce tespit edilen müteahhitler, inşaat öncesi ve sırasında yapıyı mevzuata ve bilimin gereklerine uygun projelendirmekle, inşa etmekle ve yapının projesine uygun yapıldığını denetlemekle yükümlü mühendis, yapı denetçileri gibi teknik görevliler, binalara inşaat ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi veren görevli ve yetkililer, her aşamada denetim görevini yerine getirmeyen ilgili belediye, bakanlık yetkilileri bakımından cezai sorumluluk gündeme gelecektir.

          Deprem neticesinde ölüm halinde ölenin ya da yaralananın eşi ve çocukları, eğer bunlar yok ise yakınları suçun işlendiği yerin Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi vermelidirler. Ancak güvenlik sebebiyle başka bir il/ilçeye gitmeleri hâlinde bulundukları yer il/ilçe Başsavcılığına suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzere de şikâyet dilekçesi verebilirler. Ayrıca böyle bir şikâyeti, ölenin yakını, mirasçısı olmayan herhangi bir vatandaş da yapabilir. Ancak bu durumda, bu bir ‘’şikâyet’’ değil, suç ihbarı olur. Gerçekte TCK’nın 85. maddesinde düzenlenen suç re’sen yani herhangi bir şikâyet ve suç ihbarı olmadan, haber alınması durumunda savcılık tarafından kendiliğinden takip edilmesi gereken bir suçtur. O nedenle, şikâyet dilekçesi verilmese de savcılık, re’sen soruşturma yapmak ve suç unsuru bulduğu takdirde kamu davası açmak zorundadır. Bununla birlikte suçtan zarar görenin de şikâyet dilekçesi vermesinde yarar vardır. Yaralanma halinde ise yaralanan kişi suçun işlendiği tarihten itibaren altı  ay içinde şikâyet dilekçesini suçun işlendiği yer ya da güvenlik sebebiyle başka bir il/ilçeye gitmesi hâlinde suçun işlendiği yer Başsavcılığına gönderilmek üzere geçici olarak bulunduğu il/ilçe Başsavcılığına şikâyet dilekçesini vermesi gerekir. Altı aylık şikâyet süresinin hak düşürücü süre olması sebebiyle, şikâyetçilerin bu zamanı kaçırmamaları önemlidir. Devam eden tedaviler ya da yaşanan şok sebebiyle söz konusu süreleri kaçırsalar dahi suçun, bilinçli taksirle işlendiğini belirterek şikâyet etme hakkını da kullanabilirler. Ölüm ve yaralanma meydana gelmemişse bu durumda mala zarar verme, kamu güvenliğinin kasten tehlikeye sokulması, imar kirliliğine neden olma, Yapı Denetimi Hakkında Kanun ve Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca görevi kötüye kullanma suçları gündeme gelebilecektir. Mala zarar verme hariç bu suçlar re’sen savcılık tarafından soruşturulması gereken suçlardır.

         Depremin ceza hukuku yönünden sonuçlarından genel hatlarıyla bahsetsem de her somut olay kendi içinde ayrı değerlendirilmeli ve olayın gereklerine göre yasal yollara başvurulmalıdır. Diğer yazımda da detaylarına devam edeceğim bu hususta umarım aydınlatıcı olabilmişimdir. Toplum olarak bu zor günlerin hep birlikte üstesinden gelebilmek dileklerimle.04.04.2023

                                                                                                                     Saygılarımla,

                                                                                                              Av. Arb. Begüm KARA

0 Yorum

Henüz Yorum Yapılmamıştır.! İlk Yorum Yapan Siz Olun

Yorum Gönder

Lütfen tüm alanları doldurunuz!

Nöbetçi Eczaneler

Dörtyol nöbetçi eczaneleri
Main Colors:‎